İsmail Dede Efendi kimdir
Türk musikisinin usta bestekarı, hayatı boyunca 500 yapıta imza atan İsmail Dede Efendi’nin hayat öyküsüdür.
İsmail Dede Efendi 9 Ocak 1778 tarihinde İstanbul’da doğdu. Babası uzun müddet Cezzar Ahmet Paşa’nın mühürdarlığını yapan Süleyman Ağa, annesi Rukiye Hanım’dır.
Mevleviyye tarikatine mensup olduğundan İsmail Dede Dede Efendi, babasının hamam işletmeciliği ile meşgul olmasından ötürü hamâmîzâde (hammâmîzâde) diye tanınmıştır.
İsmail Efendi tahsilini Hekimoğlu Ali Paşa Camii’nin bitişiğindeki Çamaşırcı Mektebi’nde tamamladıktan sonra defterdarlıkta Baş muhasebe Kalemi’nde katip muavini olarak çalışmaya başladı.
Öğrenciliği sırasında sesinin hoşluğundan ötürü İlahicibaşı olan İsmail, birinci musiki derslerini sesini bir merasimde dinleyip beğenen Anadolu Kesedarı Uncuzade Mehmet Emin Efendiden aldı.
Düzenli olarak devam ettiği Yenikapı Mevlevihanesi’nde Ali Nutki Dede ile kardeşi Abdülbaki Nasır dede ve bölümün ileri gelen musikişinaslarından faydalanarak kendini yetiştirdi. Ney üflemeyi de Abdülbâki Nasır Dede’den öğrendiği söylenir.
Çile…
Ali Nutki Dede’ye intisap ederek 3 Haziran 1798 tarihinde zahmete soyundu. Kısa bir müddet sonra babasını kaybetti. Sıkıntısının ikinci yılında iken bestelediği “Zülfündedir benim baht-ı siyahım” mısrayla başlayan buselik müziği musiki etraflarında büyük yankı uyandırdı.
Üslup ve melodik yapı itibariyle çok farklı olduğu için yapıtın bestekarını merak eden III. Selim, İsmail Dede’yi saraya çağırarak şarkıyı kendisinden dinledikten sonra takdirlerini bildirdi.
Dede unvanı aldı
Dede Efendi 6 Mart 1801’de zahmetini tamamlayarak dede unvanını aldı. Bir Süre sonra şöhreti yeterlice yayılmaya başlayan İsmail Dede, padişahın takdirlerine mazhar olduğu üzere haftada iki kere sarayda düzenlenen küme fasıllarına hanende olarak katılması istendi.
1802 yılının birinci aylarında saraylı Nazlıfer Hanım’la evlenmesinde sonra dergahtan ayrıldı. Ayin günleri mevlevihaneye gidip kendi odasında mûsiki dersleriyle meşgul olan İsmail Dede II. Mahmut devranında sarayla münasebetlerini devam ettirdi.
1812’de musâhib-i şehriârî-ler ortasına alındı, bir süre sonra da müezzinbaşılığa getirildi. Ayrıyeten şahsen padişah tarafından Murassa’ imtiyaz nişanı ile mükâfatlandırıldı.
Sultan Abdülmecid periyodunda müezzinbaşılık misyonu devam etmesine karşın sarayda eski samimi havayı bulamadığı kaydedilmektedir.
Dede Efendi öldü
1842’de isteği üzerine Sultan Abdülmecid tarafından kendisine Ahırkapı civarında kendisine bir konak verildi. Dört yıl sonra talebeleri Dellalzâde İsmail ve Mutafzade Ahmed efendilerle birlikte padişahtan hacca gitmek için müsaade aldı. Kuybünnayi Osman Dede’nin unutulmaya yüz tutan mi’raciyesini bu talebelerine meşk etti.
Yakalandığı kolera hastalığından kurtulamayarak 129 Kasım 1846 tarihinde Mina’da vefat etti. Mekke’deki Cennetüü’l-muallâ’da Hz. Haticen’nin ayakucuna defnedildi.